13 Ocak 2015 Salı

BİR DERBİDEN FAZLASI EL CLASİCO


Dünya futbolunun iki devi Barcelona ve Real Madrid, yarın Nou Camp’ta ligde 159., toplamda ise birbirleriyle resmi maçlarda 207. sınavına çıkacak. Bu maçların 79’unu Barcelona, 85’ini Real kazanırken, 42 maç da beraberlikle sonuçlandı. Real 6 Mart 1902’de kurulurken, maçın oynanacağı 29 Kasım’da Barça, 110. kuruluş yıl dönümünü kutlayacak. Bu tarihte daha önce bir kez maç oynanmış ve  Los Galacticos, rakibini 1959-60 sezonunda Bernabeu’da 2-0 yenmişti.  İşte bugün sınırları aşan ve milyonları peşinden sürükleyen El Clasico’nun hikayesi, 13 Mayıs 1902’de başladı. İki takım ilk kez İspanya Kralı 13. Alfonso adına düzenlenen (Günümüzde Kral Kupası olarak bilinir) turnuvanın yarı finalinde karşılaştı. Madrid’de oynanan ilk ulusal maçta Barcelona, Real’i 3-1 yenmeyi başarmıştı. Geçen sezon Barça, ezeli rakibini hem de Bernabeu’da 6-2 yense de, 3 Şubat 1935’te Real Madrid sahasından 8-2’lik zaferle ayrılmayı başarmıştı.

Bölgesel özerkliğe son verdi
Derin bir tarihe sahip olan iki ekibin rekabetinde Barcelona, temsil ettiği Katalonya bölgesinin liman şehri. Madrid ise Kastilya Krallığı’nın merkezi. Siyasi anlamına baktığımızda aynı devlet içinde birbirine karşıt iki şehrin takımı konumundalar. Tabi bu ayrımın artmasına sebep olan kişi ise Real Madrid’e yakınlığı ile bilinen ve ülkeyi 1945’ten, hayatını kaybettiği 1975’e kadar sert bir rejimle yöneten General Francisco Franco. ‘Son Faşist Diktatör’ olarak bir dönem en nefret edilen Batılı devlet başkanı olan Franco,  yönetiminde otoriter bir yapı kurdu.  Ordu, kilise ve büyük toprak sahiplerinin desteğiyle her türlü muhalefeti susturdu. Bask ve özellikle de Katalonya da, bölgesel özerkliğe tümüyle son verdi. 

Di Stefano transferinde olay çıktı!

Şüphesiz Real’in Avrupa’da kazandığı başarılardan büyük kazanç sağlayan Franco, hem takıma destek verdi hem de bunu propaganda aracı olarak kullandı.  Yıl 1953... Barça ve Real, Alfredo Di Stefano’yu transfer etmek için büyük bir savaş verdi. O dönem Kolombiya’nın Los Millonarios Kulübü’nde forma giyen Stefano’nun kafası, hem Barça hem de Real’den teklif gelince karıştı. Barça, bu sırada Stefano ile anlaştı. Ancak bundan haberi olmayan kulübü, konuyu FİFA’ya taşıdı. Onlar da çözüm için transferi İspanya Futbol Federasyonu’na bıraktı. Federasyon bu sırada, Barcelona’yı geri plana itti. Böylece günümüzde kulüp tarihinin en iyi oyuncusu olarak tarihe geçecek Di Stefano, Madrid’in yolunu tuttu. Olayın ardından Katalanlar, Franco yönetimini alınan kararda baskı unsuru yaratmakla suçladı. Ünlü golcü ise, Barcelona’ya karşı ilk maçında 2 gol attı!

İşte bu yüzden Barcelonalı taraftarlar, Real Madrid’i günümüzde de Franco’nun rejimine benzeterek ‘Kral’ın Takımı’ şeklinde nitelendirdi. Madridliler ise Katalan ekibini, bölgesel ayrımcılıkla suçladı. Bugün Real Madrid’i yenmek, bir bakıma karşı çıkılan yönetimi de nakavt etmek anlamına geliyor. Barça’nın sloganı olan ‘Mes Que Un Club’ (Bir kulüpten daha fazlası), takımın üstlendiği misyon hakkında bize ipucu veriyor. 

Her zaman yıldızlar var...
Bu rekabetin sınırları aşan tarafında ise her iki kulübün tarihinin de yıldızlarla dolu olmasının payı büyük. Ferenc Puskas, Johan Cruyff, Stoichkov, David Beckham, Romario,  Rivaldo, Zidane, Ronaldinho, Roberto Carlos ve Maradona gibi isimler bu heyecanın bir parçası olmuş. Ayrıca aralarında Gheorghe Hagi, Ronaldo, Figo, Michael Laudrup, Luis Enrique gibi isimlerle birlikte toplam 37 oyuncu, hem Barça hem de Real forması giymiş. Hatırlanacağı gibi özellikle Enrique’nin Barcelona’ya, Figo’nun da Real’e gittiği dönemde sıkıntılı anlar yaşanmıştı. 

Biri yetiştiriyor, diğeri alıyor
Rekabetin şimdiki boyutuna baktığımızda ise son yıllarda Barcelona, Messi, İniesta, Xavi, Puyol gibi yıldızları kendi altyapısından dünya futboluna sunarak, yıldız yaratıyor. Real ise Los Galacticos unvanını kendisine kazandıran dünyanın dört bir yanındaki en iyi oyuncuları (Zidane, Kaka, Cristiano Ronaldo, Beckham vb...), parayı bastırarak kadrosuna katıyor. Ancak temelde her ikisi de birbirini harekete geçiriyor. Birinin başarısızlığı, diğerini haliyle mutlu ediyor. Başarısız olan hemen açılan arayı kapatmak istiyor. Buna; Barcelona’nın son döneme damgasının vurmasının ardından ezeli rakibinin, bu sezon başında transfere 270 milyon Euro harcamasını  ya da bu transferlere karşılık Barça’nın, İbrahimoviç’i almak için Eto’o artı 40 milyon Euro’yu gözden çıkarmasını en iyi örnekler olarak verebiliriz. Kısacası dünyayı saran El Clasico’nun büyüklüğünün tek bir nedeni yok. Birden fazla etken olduğu için de, herkesi kendisine çeken farklı bir cazibesi var.
Başkan Perez yönetiminde Real Madrid, rakibi Barcelona’nın aksine süper yıldızları kadrosuna katmaya başladı. Perez şimdiye kadar David Beckham, Zidane, Figo, Ronaldo ve bu sezon da Cristiano  Ronaldo ve Kaka’yı Real’e getirdi. 

İspanya’yı 1945’ten, hayatını kaybettiği 1975’e kadar otoriter bir rejimle yöneten General Francisco Franco, koyu bir Real Madrid taraftarıydı. Görevde kaldığı süreçte de Bask ve Katalonya da özerkliğe kesinlikle izin vermedi ve ‘Faşist Diktatör’ olarak anıldı.
KAYNAK:http://www.fanatik.com.tr/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder